Okulların açılmasına sayılı günler kalan bu dönemde, çocuklarımızı okula daha kolay nasıl adapte edebiliriz? Tatil dönüşü öğretmenler çocukları nasıl karşılamalı? ve adaptasyon sürecinde ailenin tutumu nasıl olmalı? gibi soruların cevaplarını Okul Psikoloğu, Aile Danışmanı ve Çift Terapisti Lia Yuanidi Gürün’den aldık.
Tatil dönüşü öğretmenler çocukları nasıl karşılamalıdır?
Çocukların doğru karşılanabilmesindeki en önemli kriter öncelikle öğretmenin kendi motivasyon ve enerjisinin yüksek olmasından geçer. Çünkü ancak iyi dinlenmiş, ruhsal ve fiziksel olarak rahatlamış, yeni bir yıl için hazır ve istekli olabilen öğretmen karşılaşabileceği her türlü zorluğa karşı hazırlıklı olabilir, olası problemleri fark edebilir ve yapılacak olan tüm çalışmaları verimli ve ilgi çekici hale getirebilir. Öğretmenlerin sahip olması gereken bu hazırlık hem kendi özel hayatlarıyla hem de okulların sunacağı koşullarla sağlanabilir.
Öğretmen adeta ayna gibidir. Kendi çocukluğumuzdan da hatırlayabileceğimiz gibi okula gittiğimizde bizi neşeyle, güler yüzle, yüksek enerjiyle, pozitif ruh hali ile karşılayan öğretmenler olduğu gibi bulunduğu ortamda keyifsizliği yüzüne ve insanlarla kurduğu ilişkiye yansıyan öğretmenlerimiz de olmuştur. Her iki durum da bize farklı duygular hissettirmiştir.
Buna bağlı olarak kolaylıkla söyleyebiliriz ki öğretmenin ruh hali, motivasyon ve enerjisi eşittir öğrencinin ruh hali, motivasyon ve enerjisi olacaktır.
Bu söz ettiğimiz gereklilikler her kademde öğrenci ve öğretmen için geçerli olsa da özellikle anaokulu ve ilkokulda durum biraz daha farklı olacaktır. Ortaokul ve lise kademesindeki öğrenciler ön ergen, ergen ve artık yavaş yavaş çocukluktan çıkmaya başlayan bireylerden oluşur, bu anlamda işler biraz daha kolaylaşabilir. Elbette ki bu yaş grubunun da desteklenmesi gereken özel alanları olacaktır ancak anaokulu ve ilkokul bu anlamda en kritik kademedir. Bu kademenin en çok ihtiyaç duyduğu şey güven ve sabırdır. Bu yüzden nasıl bir öğretmenin karşılayacağı ve nasıl karşılayacağı; göstereceği anlayış, sabır ve sağlayacağı güven ortamı okula dönüş sürecindeki en önemli anahtarlardır. Çünkü bu anahtarlar gerçekten her kapıyı açar. Çocuk kendini güvende hissettiği anda “evet benim başıma burada bir şey gelmez, gelse de ben hemen gidip öğretmenimden destek isteyebilirim, öğretmenim benim güven alanım” diye hissettikleri anda yavaş yavaş uyum süreci boyunca ve ardından maksimum bir ay içerisinde çocuk okula alışmaya başlamış olur.
Bir diğer nokta öğretmenin planlı ve hazır bir şekilde okula başlamasının önemidir. Çünkü öğretmen planlı olursa öngörülü olabilir. Yolda ilerlerken karşısına çıkabilecek zorlukları ya da işine yarayabilecek kolaylıkları seçebilir. Planlı ve hazır olarak okula dönmesi önem teşkil eder.
Anaokulu ve ilkokul seviyesindeki çocukların okula başlarken kaygı seviyeleri oldukça yüksek olur. Çünkü bir bilinmezliğin içine giderler. İlkokul 3 ve 4. sınıflarda işler artık kolaylaşmıştır fakat anaokuluna ve özellikle ilkokul 1. sınıfa başlayacak bir çocuk tamamen bir bilinmezliğe doğru ilerlediğini düşünür. Anaokulu çocuğu ilk defa anne kucağından ayrılacaktır ya da araya yaş dönemi gereği çabuk adapte olduğu bir yaz tatili girmiştir ve yeniliğe açık değildir. 1. sınıflar ise anaokulunun küçük alanından ayrılmış çok daha büyük bir alana doğru açılmıştır ve bu büyüklük onu korkutabilir.
Büyüklük bir bilinmezlik olduğu gibi bir diğer bilmediği şey ise sene boyunca onu nelerin beklediğidir. Dolayısıyla öğretmenlerin en önemli misyonlarından bir tanesi “ben buradayım, şimdi ve burada seninle beraberim ve ne zaman istersen senin için burada olacağım” duygusunu çocuğa hissettirmek ve bireysel ihtiyaçlarını doğru ve zamanında anlayabilmektir.
Çocuklardan gelen mesajları doğru okumak hayati önem taşır. Her bir çocuğun birbirinden farklı ihtiyaç, beceri ve desteklenmesi gereken alanları vardır. Öğretmenlerin okula dönüşteki ilk bir ay içerisinde her bir öğrencinin bireysel ihtiyaç ve potansiyellerini keşfetmesi, destek verilmesi gereken alanlarının fark edilmesi, uzak durmak gereken dokunulmaması gereken alanlarının tespit edilmesi gereklidir. Ancak çocuğa göre şekil alabilen öğretmen, başlayan yeni eğitim öğretim yılını verimli, hedeflere ulaşılmış ve her bir öğrencinin bireysel ihtiyaçlarını maksimum seviyede karşılamış şekilde tamamlayacaktır.
Yeni dönemde çocuklar okula nasıl adapte edilmelidir?
Bu konudaki ilk hazırlık öncelikle aile içinde başlamaktadır. Çünkü çocuğun okula adapte olması aslında bir ön hazırlık gerektirir ve tüm kademeler için farklılık gösterir. Ortaokul ve lise öğrencileri de elbette kendi fiziksel ve ruhsal bakımı için desteğe ihtiyaç duyar fakat artık o çocukluktan çıkmaya başlayan ve kendi bakımını üstlenebilen bir birey haline gelmiştir.
Fakat anaokulu ve ilkokul için durum çok farklıdır. Çünkü hem ruhsal hem fiziksel bakımı için destek almaya devam etmektedir. Bu nedenle yaz tatili süresince özellikle okulların açılış tarihine yaklaşan ağustos ayı içerisinde öğrencilerin her açıdan hazırlanması için ailelerin dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar vardır. Bunlardan en önemlilerinin başında uyku düzeni gelir. Çünkü uyku başlı başına okul motivasyonunu etkileyen en önemli etkenlerden biridir. Uykusunu iyi alamayan, keyifli kalkmayan, zorla uyanan bir çocuğun günü de aynı şekilde motivasyonu düşük, uykulu ve düşünme becerileri olumsuz yönde etkilenerek tamamlanacaktır. Yaz aylarında uyku düzeninde dengesizlik olması, yatma saatlerinin gecikmesi beklenen bir süreç olsa da özellikle ağustos ayının ikinci yarısı okul saatlerinde adapte olunacak şekilde yatma ve güne başlama saatlerinin düzenlenmesi önemlidir. Bunun yanında yeme düzeni, dışarıdaki sosyal yaşantısını düzenleme gibi unsurlar da önemlidir.
Eğer ilk defa başlayacaksa yeni kayıt olduğu okulun ara ara ziyaret edilmesi, bahçesinde vakit geçirmesi, öğretmenleriyle tanışması, eğer varsa yaz ve gönderilebiliyorsa yaz programına dâhil edilmesi adaptasyonu sağlamada değerlendirilebilecek en önemli ipuçlarındandır. Çünkü çocuklar yeni dönemde gideceği okula ne kadar çok maruz kalır, hakkında ne kadar çok bilgiye sahip olursa o kadar hazırlıklı olacaktır. Hazırlıklı olmanın sağlayacağı güven korku ve kaygılarının daha az olması anlamına gelecektir. Diğer yandan sabırla bir sene boyunca onu nelerin bekleyeceği, nasıl bir ortamda olacağı, kimlerle karşılaşacağı, ne gibi etkinlikler yapacağı, ne kadar eğleneceği, zorluk yaşarsa kimlere başvurabileceği gibi soruların mutlaka cevaplandırılmış olması gerekir.
Ve ihtiyaç analizi… Aileler tarafından çocuğun ihtiyaç analizini yapmak çok önemlidir. Benim çocuğum neye ihtiyaç duyuyor? Daha fazla bir oyun çocuğu mu, ders yapmayı, matematikle ilgilenmeyi, yazı yazmayı mı çok seviyor ya da öğretmen olarak nasıl bir öğretmene ihtiyacı var? Kimi çocuk daha otoriter tatlı sert bir yapıya ihtiyaç duyarken kimi çocuk çok daha fazla oyun ağırlıklı bir öğretmene ihtiyaç duyabilir. Kimi çocuk erkek öğretmene ihtiyaç duyarken kimisi kadın öğretmene ihtiyaç duyabilir. Elbette ki bu ihtiyaçların yüzde yüzünün karşılanabileceği anlamına gelmez. Fakat aileler çocukların ihtiyaçlarını, isteklerini, yapabileceklerini ya da zorlandıklarını ya da neyin iyi işleyebileceğini, neyin onları sıkıntıya sokabileceğini iyi bir şekilde analiz edip göndereceği okulla bunu net bir şekilde paylaşırsa işte o zaman çocuk çok daha rahat ve güvenli bir şekilde okula başlamış olur. Tabi bunun da yanında okula başladığı zaman bahsettiğimiz gibi öğretmenin yardımları ve yaklaşımı bu noktada hayati önem taşıyacaktır.
Yine çocukların adapte olma sürecinden bahsettiğimiz zaman sabır, anlayış ve bireyselleştirilmiş “takip” en kilit noktalardan bir tanesidir. Burada tabii ki de okulun, özellikle okul psikologunun çalışmaları ilk sırada yer alır ve çok önem teşkil eder. Çünkü öğrenci okula adapte olduktan sonra her şey çok kolay ilerlerken, adaptasyonu geciktikçe okul içindeki yaşantısı da her anlamda zorlaşmaya başlar. Dolayısıyla uyum döneminde okul psikoloğunun sürekli olarak öğrencilerle birlikte olması, onların bireyselleştirilmiş analizini yapması, bu analizlerle ilgili ailelere geri bildirimler vermesi ve aileyle birlikte iş birliği içinde hareket edilip her çocuğun kendi referans noktasını belirlemesi gerekir. Yani bu ne anlama gelir? Bir sınıfta 16 çocuk varsa o 16 çocuğunda adaptasyon şekli ve süresi birbirinden farklıdır. Evet, bir ortak uyum süresi vardır ve o ortak uyum süresi içinde adapte olan öğrenciler yaşama başlarlar fakat adapte olmakta zorluk yaşayan öğrencilerin bireysel olarak takip edilmesi ve ihtiyaçlarının giderilip adaptasyon çalışmalarının gerçekleştirilmesi gerekir. Öğretmenin ve okul psikoloğunun öncelikle önemi vardır. Çünkü uzman olarak özellikle okul psikoloğunun bu çalışmaları gerçekleştirmesi ve ailelerle birlikte bir yol haritası ve çocuğa özel bir program hazırlaması gerekir.
Çocukların adaptasyon sürecinde ailenin tutumu nasıl olmalıdır?
Aslında çocukların okula adaptasyon sürecinde aile, okul ve öğrenci sürekli birbiri içinde gidip gelen halkalar gibidir. Okulun çalışmalarını ve ailenin çalışmalarını birbirinden çok ayırmadan, hep birbirine eşlik eder şekilde düşünmek gerekir. Çünkü bahsettiğimiz gibi çocuğun yeni döneme adaptasyonunda ailenin önemi ve ön hazırlığı gerekli olduğu gibi adaptasyon sonrasında da aile ve yaklaşımları oldukça önemlidir. Tüm bu süreçte anlayış ve sabırla çocuğa açıklama yaparak, her sorusunu cevaplandırarak ilerlemek hayati önem taşır.
Yine anaokuluna ve ilkokula dönecek olursak çocukların kafasında birçok soru vardır.
“Ben nereye gideceğim, orada ne kadar kalacağım, orada ne yiyeceğim, arkadaşlarım olacak mı, oyun oynayacak mıyım, sen orda mı olacaksın?” gibi yüzlerce bir yetişkinin aklına gelemeyecek varyasyonlu sorular gelir akıllarına. Bu noktada anne ve babaların aile bireylerinin çocuklara bakım veren kişilerin çocuğun kafasındaki her soruyu çok net ve kati şekilde açıklaması gerekir.
Çünkü eğer bir çocuk kafasındaki soruların cevaplanmadığını görürse boşlukların oluştuğunu görürse o boşlukları kendi doldurmaya başlar ve genellikle tabii ki çocuklar o boşlukları hatalı ya da kendilerince doldururlar bu da okula güven duygusunu sarsan en temel sebeplerden biridir. Sabırla anlayışla ve sürekli tekrar gerekse bile çocuğun soracağı sorulara açıklama yapmak onu nelerin bekliyor olduğunu ona anlatmak ve bir yol haritası çizmek adaptasyon sürecini kolaylaştıran olmazsa olmaz etkenlerden bir tanesidir. Tabii ki okulun eşlikçi bir tutum sergilemesi çok önemlidir. Eşlikçi tutum derken, genellikle klasik yöntemlerde öğretmen liderdir ve öğrenciye açtığı yolda önden ilerler ve öğrenci de arkasından gelir. Fakat bu öğrenciye hazır bir yolda ilerlemesine o yolu keşfetmesini engellemesine o yolda çıkacak engellerin zaten önceden birileri tarafından ortadan kaldırılmasına sebebiyet verir. Oysaki çocuğa eşlik eden bir öğretmen, okul ve psikolog tutumu öğrenciyle yan yana yürümek o yolu, o patikayı beraber aşmak oradaki engelleri çözebilecek yöntemleri beraber bulmak ve aynı şekilde beraber eğlenmek anlamına gelir. Dolayısıyla ailenin de çocuğa eşlikçi olması, okulun da çocuğa eşlikçi olması, ailenin karşılıklı okulla birbirlerine açık olması çok önemlidir. Çocuğunu çok iyi tanıyan, iyi analiz eden ailenin çocuğun bütün geliştirilmesi gereken ya da güçlü yanlarını okula net bir şekilde ifade etmesi; okulun da çocuğu daha iyi tanımasını aynı şekilde aileyle iyi iş birliği yapmasını sağlar. En önemli nokta mesajları doğru okumaktır. Ailenin mesajları doğru okuması demek okula doğru iletmesi demek aynı şekilde okulun da mesajları doğru okuması demek aileye doğru bilgi aktarması demek. Ve aileyle okul birbirine destek verdiği sürece çocuğun adaptasyon sürecinin sağlıklı geçmemesi için de hiçbir sebep yoktur.